Yasam
Moderator
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın "Geleceğe Miras" projesi kapsamında Antalya genelinde yürütülen çalışmalarında, 2025'te ortaya çıkarılan başlıca keşifler belirlendi.
Antalya Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü, Geleceğe Miras Projesi kapsamında Antalya'da bu yıl Phaselis, Side, Aspendos, Limyra, Syedra, Olympos, Patara, Myra, Perge, Sillyon, Termessos antik kentleri ile Kızılin ve Karain mağaralarındaki 2025'te yapılan kazılarda ortaya çıkan eserleri derledi. Yapılan açıklamada, 2025 yılı boyunca Antalya genelinde Phaselis'ten Side'ye, Aspendos'tan Myra-Andriake'ye uzanan çok sayıda merkezde ortaya çıkarılan buluntuların, kentin yalnızca yüzeyde görülen bir tarihi değil; her kazı sezonunda katman katman açılan zengin bir arkeolojik dünya olduğunu bir kez daha gösterdiği belirtildi.
Antalya'da 2025 sezonunda öne çıkan keşiflerin bir kısmı şu şekilde:
PHASELİS'TE GÜNLÜK HAYAT VE İNANÇ İZLERİ
Deniz kenti Phaselis'te, Domitianus Agorası ile geçen yıl ortaya çıkarılan Arkaik Apollon sunağının çevresinde sürdürülen kazılarda, Roma Dönemi'ne ait, sundukları bilgilerle öne çıkan eserler gün yüzüne çıkarıldı. Bronz bir muhafaza içinde, rulo halinde saklanan lamella muska; üzerindeki işaretler, harfler ve içine yerleştirilmiş cam/obsidyen parçası ve organik kalıntılarla, kişisel korunma amacıyla taşınan bir tılsımın neredeyse eksiksiz örneği olarak değerlendiriliyor. Aynı alanda bulunan silindirik asma kilit ve zincirler, bronz bir yazı kalemi (stylus) ve bezemeli bir bronz pergel, Phaselis'te güvenlik, yazışma ve zanaat kültürünün ne kadar gelişmiş olduğunu gösteriyor. Küçük bir kaide üzerinde betimlenen bronz fare figürü ise Apollon'la ilişkilendirilen sembolik bir öğe olarak bu zengin tabloya ekleniyor.
SİDE'DE KAPSAMLI BİR DÖNÜŞÜM
Manavgat'taki Side Antik Kenti'nde ve Anıtsal Çeşme ve çevresinde yapılan çalışmalarla birlikte mozaik ve fresklerle bezeli mekanlar, su kemerleri ve kamusal alan düzenlemeleri gün yüzüne çıkarıldı. Ziyaretçi karşılama alanları ve müze yapıları kente yeniden kazandırılmasıyla beraber uzun süre kapalı kalan mahalleler ve psikoposluk bölgesi de erişime açıldı. Tiyatronun karşısındaki alan arkeopark olarak düzenlenerek gece müzeciliği kapsamında hayata geçirilen aydınlatma uygulamaları, Side'nin kültürel mirasını günün her saatinde deneyimlenebilir kılmayı başardı.
ASPENDOS'DA TİCARETİN TANRISI
Serik'teki Aspendos Antik Kenti'nde tiyatro caddesinin doğusunda yer alan anıtsal çeşmenin yıkıntıları arasında bir Hermes heykeli bulundu. Yazıtlı kaidesiyle birlikte 1,65 metre yüksekliğindeki heykelde Hermes, bir elinde para kesesi, diğer elinde peleriniyle birlikte asasını tutarken; ayağının dibinde başını ona çevirmiş bir koç figürü yer alıyor. MS 2-3'üncü yüzyıla tarihlenen bu buluntu, ticaretin, yolların ve haberleşmenin tanrısının kentin giriş aksındaki simgesel konumunu çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. Forum alanındaki kazılarda ise yaklaşık 2,5 metre boyunda olduğu anlaşılan bir imparator başıyla, ilk kullanımında bir imparator heykelinin yanında yer aldığı ve 'esir figürü' olduğu düşünülen sakallı erkek başı gün yüzüne çıkarıldı. Yüz ifadesindeki gerilim ve yeniden işlenme izleri, eserin uzun ve değişken bir kullanım geçmişine sahip olduğunu gösteriyor.
SYEDRA'DA ÜRETİM, TİCARET VE YAŞAM AYNI DOKUDA
Alanya'daki Syedra Antik Kenti'nde elde edilen verilerde, kentin antik dönemde önemli bir zeytinyağı üretim merkezi olduğu anlaşıldı. Kent genelinde tespit edilen onlarca zeytinyağı işliği; caddelere açılan dükkânların altındaki üretim alanları ve üst katlardaki konutlarla birlikte değerlendirildiğinde; üretim, ticaret ve gündelik yaşamın aynı yapı adası içinde iç içe örgütlendiği anlaşılıyor. Bu sezon ele geçen küçük buluntular da Syedra'nın çok katmanlı dünyasına ışık tutuyor. En dikkat çekici buluntulardan biri olan gümüş alaşımlı lanet tableti (defixio) ise üzerindeki henüz çözümlenmemiş metniyle, Syedra'da ekonomik üretimin yanı sıra inanç ve ritüel dünyasının da ne denli canlı olduğunu ortaya koyuyor.
PERGE'DE AFRODİT VE KENTLİ KADIN
Antalya'nın doğusunda yer alan Perge Antik Kenti'ndeki çalışmalarda elde edilen arkeolojik buluntular, mermerden iki heykel ile bir altın sikke etrafında yoğunlaşıyor. Milattan sonraki 2-3'üncü yüzyıla tarihlenen Aphrodite-Eros kompozisyonunda, kaide üzerinde zarif bir duruşla betimlenen Aphrodite'in yanında, yunus üzerinde yan oturmuş Eros figürü yer alıyor. MS 3-4. yüzyıla ait ikinci heykel ise alçak bir kaide üzerinde duran, özenle işlenmiş yüz hatları ve giysi kıvrımlarıyla Perge'nin seçkin kadınlarından birine ait olduğu düşünülen bir rahibeyi veya soylu bir kentli kadını betimliyor. Milattan sonraki Mauricius Tiberius dönemine tarihlenen Konstantinopolis basımı altın sikke, Perge'nin Geç Antik Çağ'da da imparatorluk ekonomik ağıyla olan bağını somut biçimde ortaya koyan önemli bir buluntu olarak dikkat çekiyor.
SİLLYON'DA ORTA ÇAĞ'DAN SAVAŞ VE YÖNETİM İZLERİ
Serik çevresinde bulunan Sillyon Antik Kenti'ndeki B Kilisesi'ndeki yangın tabakasında ele geçen, gövdesi sekiz dilime ayrılmış ve "balık pulu" motifleriyle bezeli pişmiş toprak el bombası, 11-13'üncü yüzyıllara tarihlendiriliyor ve Anadolu'da nadir rastlanan Orta Çağ askeri mühimmat örneklerinden biri olarak değerlendiriliyor. Akropolde bulunan Yunanca yazıtlı blok ise Milattan sonra 223 tarihli İmparator Severus Alexander'a ait bir mektubun parçası olarak, arazi düzenlemeleri, vergiler ve "sizin güvenliğiniz için" ifadesiyle Sillyon'un Roma İmparatorluğu'nun merkezi yönetimiyle olan ilişkilerine ışık tutuyor. Bu iki buluntu birlikte değerlendirildiğinde, Sillyon'un farklı dönemlerde askeri ve idari açıdan taşıdığı stratejik önemi ortaya çıkartıyor.
İNSANLIK TARİHİNİN EN ERKEN İZLERİ
Antalya'nın en eski dönemlerine ışık tutan buluntular, proje kapsamında yapılan kazı çalışmalarında dikkat çekti. Döşemealtı'ndaki Epi- paleolitik Kızılin yerleşiminde yapılan analizlere göre Milattan önce 13500'e tarihlenen bir tabakada yuvarlak bir yapıya ait olduğu değerlendirilen kavisli bir taş duvar sırası bulundu. Bu buluntu diğer taş insan heykelcikleriyle beraber değerlendirildiğinde, Neolitik döneme geçiş sürecinin çok erken evrelerine işaret ediyor. Karain Mağarası'nda ise yaklaşık 370-350 bin yıl öncesine tarihlenen iki insan dişi, Türkiye'de stratigrafik bağlamda tespit edilen en eski insan dişleri olarak kayda geçti.n Yapılan keşif, Karain'de Neandertal varlığının sanılandan çok daha erken dönemlere uzandığını ve mağaranın insanlık tarihi açısından uzun süreli ve kesintisiz bir yerleşim sürecine sahne olduğunu ortaya koyuyor.